İyi bir şeyler yapılıyorsa ‘iyi bir şeyler yapılıyor’ demeliyiz. Yani Sezar’ın hakkını Sezar’a vermeliyiz. Birliğin ‘kongre’ projesi gayet yerinde, doğru düşünülmüş bir proje. Eksikler iyileştirilip, çok iyi planlanırsa dört gözle beklenen bir buluşma yerine dönebilir.
Bir defa şunun altını çizelim; bu tip toplantılar hem acenta ve tur operatörlerinin birbirlerini görecekleri hem de otelcilerin bu kadar acenta ve teknoloji firmasını bir arada bulacakları güzel bir fırsat sunuyor! Neredeyse 2 yıldır eve kapanan sektörü böyle buluşmalar motive ediyor. Tabii ilki olması hasebiyle bazı eksikleri, yanlışları var ama gelecek için elbette ışık veriyor. Birçok yönüyle analiz edilip buna göre yeni bir yol haritası çıkarılabilir. Mutlaka farklı kulvarlardan katılan isimlerden yorumlar alınıp değerlendirmeler yapılmalı. İkinci kongre için şimdiden geniş katılımlı bir ‘Danışma Kurulu’ oluşturulmalı.
Yaptığımız söyleşilerde Antalyalı turizmciler, ‘Keşke TÜRSAB bunu yıllar önce hayata geçirseydi’ diyorlar. Hatta ‘Resort Kongresi’ ile birer hafta arayla yapılması bile kimseyi rahatsız etmemiş. Gelecek yıl tarihin biraz daha öne çekilmesi planlanıyor. Her yıl farklı bir ilde yapılma olasılığı da var. Şehirler böyle bir organizasyonu çekebilmek için yarışacaklardır. Resort Kongresi’ni turizmin genel vizyonunun konuşulduğu ve daha çok otelci vizöründen bakılan bir kongre olarak görürsek, TÜRSAB Kongresi’ni de geniş katılımlı bir work shop sahası, daha çok acentacılık mesleğinde içeride olup biteni anlama, sorunları ve çözümleri konuşma platformu olarak tanımlayabiliriz. Kongrede teknoloji, yapay zeka, yeşil dönüşüm, küresel ısınmanın turizme etkisi gibi güncel konuların da ele alınması memnuniyet verici.
Bu kongrenin acentalara ne faydası var diyenler, kaynak israfı olarak görenlerin varsa iddiaları tabii ki araştırılmalı. Ancak kongreye mesafeli duranların kaygılarını gideren yoğun katılım ve etkileşimli bir kongre olduğunu ‘fayda’ ürettiğini söyleyebilirim. Yetkililer sponsor gücüyle yapıldığını da ayrıca ifade ettiler.
Maalesef TÜRSAB’ı ve yaptıklarını izlemek yerine son dönemde seyahat acentalarına hiçbir katkısı olmayan ‘TÜRSAB siyaseti’ denen ve bunun etrafında dönen boş polemik ve egolardan zuhur eden bir yapı oluştu. Bu durum, emek harcayan, gerçekten çalışıp iyi bir şey yapmak isteyen insanların mücadelelerini perdeliyor, umutlarını örseliyor.
TÜRSAB pandemi sürecinde bir yandan iş yapmaya çalışırken diğer yandan eskinin sırtında küfe olarak bıraktığı enkazı taşımak zorunda bırakıldı. Sabık başkanın mesuliyetinde olan işlerin müsebbibi gösterildi üst perdeden. Düşünsenize TÜRSAB’ın bu dönemde en çok öne çıkan departmanı hukuk servisi oldu. Hep kaotik bir şeyleri düzeltmek, açıklamak zorunda kaldı.
Sürekli üyelerinin hakkını, kurumsal mevcudiyetini korumak zorunda kalan bir TÜSAB’dan çok işte böyle kalabalık kongreler yapan, yeni bir şeyler söyleyen, sektörü buluşturan TÜRSAB’a ihtiyacımız var. Öte yandan TÜRSAB’ın defacto muhalif görüntüsü salt bakan-başkan gerilimi üzerinden okunmamalı. Son yıllarda turizmde STK kaynaklı eleştirel boşluğun oluştuğu da bir gerçek. Demokratik toplumlarda sivil insiyatif üzerinden eleştiri yapmak kamusal görüş ve yaklaşımlara yön verirken siyasi mekanizmaların denetlenmesi açısından da son derece önemlidir.
Herkesin bildiğini yeniden söyleyerek bitirmek istiyorum; pandemi sürecinde hepimiz çok yorulduk, turizm çalışanları çok yoruldu, birçok yetişmiş insan kaynağı sektörden uzaklaştı. Kalanlar da artık ve lütfen boş tartışmalarla yorulmasın. Son 2 yılda yeterince acı çekti bu sektör. Bir 'bakan' olmak yerine artık bir 'üreten' olmalıyız. Evet, turizm çalışanları çok acı çekti. ‘Acı duymak ruhun fiyakası’ dese de şair umarım bu acılar gelecek güzel günler için çekilen acılardır.
Kalın sağlıcakla…
Not: Yazının sorumluluğu yazarına aittir. www.turizmajansi.com ile bağlantı kurulamaz; doğacak hukuki sonuçlardan site sorumlu değildir.